Sayın Genel Başkanımız,
Sayın PM Üyeleri,
Bilindiği üzere CHP; 4-11 Eylül 1919 Sivas Kongre sürecinden sonra Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin devamı olarak 9 Eylül 1923’de Cumhuriyeti kuranların kurduğu partidir. 10 Kasım 1938’den bugüne kadar, kuruluş amacı ve hedeflerine yakışır şekilde yönetilmediğinden, karşı devrim yandaşları yerel ve genelde iktidarı ele geçirmişler; Devletin kurum ve kuruluşlarını da ikbal ve kişisel çıkarlarının basamağı haline getirmişlerdir. Kendilerine karşı çıkabilecek siyasi güç odaklarını sindirerek, anayasal rejimimizin temel ilkelerini belirleyen ve değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek maddelerine aykırı bir eylem ve kadrolaşmalarının son noktalarına gelmişlerdir.
Eğitimsizlik, korku, terör, sağlıksız yaşam, işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, hukuksuzluk, kandırılmak Anadolu insanının kaderi değildir. Ülkenin varlıkları, zenginlikleri, kaynakları, şehir rantları yandaşlara doğrudan veya dolaylı şekilde aktarılarak kendi sınıf ve zenginini yaratma çabaları AKP iktidarının temel amacına dönüşmüştür. Devlete ve yargıya güvensizliği yaratan bu uygulamalar ülkenin birlik ve bütünlüğünü de tehdit eder hale gelmiştir.
Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Yasası hükümleri de dayanak gösterilerek yönetilen Siyasi Partilerimizin hemen hemen tamamı da demokratik yönetim anlayışlarından uzaklaşmış, seçimle gelinmesi gereken görevler adeta pazarlık konusu satış makamları haline getirilmiştir.
Rant ekonomisinin payandası haline gelmiş, Devletin üniter yapısını hedef alan etnik köken ve inanca dayalı siyaset yapan Partiler düzeninden CHP’nin derhal ayrılması, Cumhuriyetin ve Halkımızın kurtuluşunun ve kalkınmasının güvencesi olması gerekir.
CHP ve Eski Genel Başkanına yapılan komplo ülkemizin nasıl yönetildiğinin çağdışı, ilkel, yüzkarası örneğidir. En azından halkımızın ezici çoğunluğu iftirayı, yalanı, kötü niyeti, hukuku hak ve özgürlükleri yok sayan anlayışla yönetilmeyi hak etmemektedir.
Partimiz CHP’nin çalışma şekli, yönetici kadroları ve ideolojisinin hızla bir değişim geçirmesi ve yenilenmesi kaçınılmazdır. Ancak böylece sağlıklı bir şekilde siyaset üretebilir hale gelinecektir.
CHP’de değişim ve gelişimi sağlayacak yetenek ve kalitede bir taban, gerek CHP içinde gerekse CHP’den uzaklaştırılanlar arasında vardır. Parti içinde istediğimiz değişim ummadığımız şekilde üst yönetimde gerçekleşmiştir. Adeta halk hareketiyle, halkın gönlünde yer etmiş Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nunun Genel Başkanlığına seçilmesi parti üst yönetimindeki değişimi de beraberinde getirerek halk nezdinde yitirilmiş güvenin tekrar kazanılmaya başlanması sağlanmıştır.
CHP’nin umdeleri dün olduğu gibi bugün de ülkenin sorunlarını çözecek ilkeler bütünüdür. Üzülerek görüyoruz ki anlaşılmamış/ anlaşılmak istenmemiş ilkelerden birisi de “Halkçılık”tır. Halkçılık “halkın önünde gitmek, yanında gitmek vs.” yön bulma yöntemi değildir. Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk Genel Başkanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle halkçılık; yönetenlerin halka karşı şeffaf olmaları, yapılanların halktan saklanmamasıdır. Unutulmamalıdır ki halka karşı yönetimin/Devletin şeffaf olması her türlü yolsuzluk ve hukuksuzluğun giderilmesi demektir ki; söylem ve eylemleriyle bu ilkeyi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun tekrar uygulanabilir hale getireceğine inanıyor ve güveniyoruz.
CHP’nin dünkü yönetim anlayışı ve kadrolarının AKP’yi yerel ve genelde iktidara getirmedeki sorumlulukları yadsınamaz. Sayın Kılıçdaroğlu ile iktidar olma yolu açılmış görünse de yapılacak çok iş var. Partinin her kademedeki yöneticileri örgütü daha kolay yönetebilmek amacıyla “özgür partili” yerine, emir-kumanda zincirine uyan, hiçbir fikir beyan etmeyen, bağımlı partililer yaratmayı uygun görmüşler, çoğu kez de üyeleri, oy verenleri haksız yere partiden uzaklaştırmış veya uzaklaşmalarını sağlamışlardır. Parti örgütleri hala çalışamamakta/çalışmamakta ve parti içi demokrasi rafa kaldırılmış durumdadır. Adeta Parti “dikensiz gül bahçesi”ne döndürülmüştür. Zira özgür partililerden oluşan, serbestçe eleştiri ve özeleştirinin var olduğu örgütü yönetmek zordur. Böyle bir örgüt ayak oyunlarıyla değil, demokratik seçimle gelmiş yetenekli yöneticilerle yönetilebilir.
Sonuçta; büyük çoğunluğu dargın ve edilginleştirilmiş bir Parti örgütü ortaya çıkmaktadır. Böyle bir örgütten de halka ancak “negatif enerji” yayılmaktadır. Gerçek partili partisini savunamaz hale düşmüştür.
Halkın Partimize inancını ve güvenini kazanabilmesi, CHP’nin ülkeyi iyi yönetebileceği kanısına varması için derhal ve doğru biçimde parti örgütünün de masaya yatırılması gerekir. Yerelde ve genelde iktidar olmanın olmazsa olmaz koşulu; örgüt kendini yönetebilir hale gelecek şekilde yapılandırılma, küskünlükler giderilerek bugünden itibaren seçimlere hazırlanmadır. Kişisel istemlere, katılımcı demokrasiye uygun olmayan yaklaşımlara, 90 yıllık süreçte oluşan örnek alınabilecek uygulamalara, ilke ve hedeflere aykırı yapılanmalara izin verilmemelidir. Ders alınacak her türlü uygulama partimizde vardır. Unutulmamalıdır ki hiç kimse vazgeçilmez değildir. Her kim olursa olsun kişiler; CHP ilkelerinden, kurum ve kurallarından daha üstte olmadığı gibi, Partiyle pazarlık da yapamaz. 11/06/2010
CHP TABAN HAREKETİ