blog-image

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN

29 Ekim 2012 ve 29 Ekim 2013 günü aşağıdaki mesajı yayınlamıştık. Dünü unutmama adına mesajı değiştirmeden 2014 yılında da yayınlıyoruz.
“CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.
Ulusal Bayramları resmi törenlerden, statlara sıkıştırmaktan kurtaracağını söyleyen AKP bilindiği üzere önce bayramları yasaklamış, sonra hastalık, terör vs. gerekçelerle iptal etmişti. 29 Ekim 2012 günü görüyoruz ki; sürekli halkın yaşam biçimini düzenlemeye, Ebu Suut Efendi fetvalarını uygulamaya, Emevi, Abbasi İslam anlayışını dayatmaya çalışan, emperyalist güçlerle işbirliği içindeki bir avuç zihniyet halkımızı bölmeye çalışmaktadır. Cumhuriyet bayramını kutlamaya çalışan halkı engellemeye, yasal gerekçelerin arkasına sığınıp “Adam olmak” demek olan Cumhuriyeti Bayramını kutlamalarını yasaklamaya çalışan başta Ankara Valisi olmak üzere, diğer il Valilileri, onlara talimat veren Hükümet üyeleri istifa etmeli, görevden alınmalıdırlar” Bir yıl gibi kısa süre içinde Başta Taksim Gezi olaylarında, devamında ODTÜ’de özellikle gençlerimiz hedef alınmış, anne babalarının tokat vurmadığı çocuklarımıza Devletin olanca gücüyle saldırılmıştır.
Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan katledilmiş, yüzlerce yurttaş sakat bırakılmış, kör edilmiş, 7000’in üzerinde kişi yaralanmış, milyonlarca insanın uyarısı siyasetçe anlaşılmamıştır. Türkçe de bulunmayan harflerin kullanılması dil devrimi ve türkçenin özellikleri dikkate alınmadan serbest bırakılmış, mezhep ve inanç farklılıkları Hükümetin asli politikası haline gelmiştir. İşbirliği yaptığmız, komşu ülke kalmamış, saygın ülke konumundan terör ve teröristlerle işbirliği yapan ülke konumuna gelinmiştir.
En büyük bayram elbette Cumhuriyet Bayramıdır. Hepinize kutlu olsun.
CHP TABAN HAREKETİ –

blog-image

CHP İKTİDAR OLMAK ZORUNDADIR

Kamuoyunda iktidar ve iktidar yanlıları ile iktidarın değirmenine su taşıyanlar CHP aleyhine karalama kampanyalarını yine hızlandırdılar. İktidarda kalmak için her şeyi göze almış olanlarla, kim olduklarını bilmediğimiz aynı merkezden beslendiklerini sandığımız kişiler seçim sürecinde değil, her günün yirmi dört saatinde Devletin kurucusu partiyi karalamak için elinden gelen çabayı gösteriyorlar. Genelde kullandıkları yöntemler; geçmişi karalamak, kabuk bağlamış ortak acıları kaşımak, toplumun belirli kesimlerinde karşılık bulacakları çarpıtılmış gerçekleri hoşa gidecek şekilde söylemek. Bunu da başardıklarını, en azından CHP’ye 4-5 puan kaybettirdiklerini söyleyebiliriz.

Son günlerde özellikle etnik kimliği veya inancı, mezhebi nedeniyle bazı CHP milletvekillerine doğrudan CHP’yi öne çıkararak saldırılmaktadır. Aslında saldırılan o kişiler değil, CHP’dir. CHP felsefesi, CHP ilkeleridir. Çağ dışı ilkel anlayışların, çıkarcı, saptırımcı ve işbirlikçilerin önündeki tek engel tam bağımsızlığı, özgürlü savunan Atatürk ilke ve devrimlerinin savunucusu CHP’dir, CHP’lilerdir.

Ne yazık ki Ülkemiz bugün ahlaktan yoksun bireylerin egemen olduğu, hukukun üstünlüğünün yok edildiği, adalet duygularının köreltildiği bölünme aşamasına gelmiş / getirilmiş durumdadır. 60 yıldır izlenen ABD güdümlü politikalar meyvesini vermiş, Osmanlının parçalanmasını sağlayan seramik müzesinde imzalanan 433 maddelik Serv dayatmasında olduğu gibi önümüze içeriğini bilmediğimiz çözüm süreci dayatmasını koymuşlardır. Sözüm ona yarım asır uygulanan olağanüstü hal doğu ve güneydoğuda kaldırılmış, olağan üstü hal komuta zinciri askerin elinden alınarak Valilere verilmek suretiyle olağan hale gelmiştir. Doğu ve Güneydoğu da dünkü hukuksuzluk, mezalim, işkence, ağalık-marabalık düzeni ne ise bugün de odur. Ülkemizin diğer yerlerindeki insan hakları ihlali, hukuksuzluk neyse Doğusunda da odur.

Kıbrıs Barış Kuvvetleri komutanlığı yapmış, Çekiç Güce karşı çıkan, ABD’nin Kuzey Irakta oluşturmaya çalıştığı Kürt Devletinin Türkiye için zararlı olacağını ifade ettiği için ABD tarafından istenmeyen, Doğumuzdaki sorunların demokratik yollarla çözümlenmesi gerektiğini ifade eden, JİTEM’in kurularak yargısız infazların yapılmasına, itirafçılarla birlikte silah ve uyuşturucu kaçakçılığına karşı çıkan, İncilik üssünden kalkan ABD uçaklarının PKK’ya yardım dağıtıyor, diyen Jandarma Eski komutanı Eşref Bitlis 1993 yılında nedeni henüz bilinmeyen şekilde ölmüş/öldürülmüştür. Demokratik yollarla çözüm isteyen iyi yetişmiş, gerçekten yurtsever ve demokrat Jandarma Genel Komutanının ölümünden sonra birlikte çalıştığı ekip birer birer öldürülmüştür. 12 Eylül darbecilerinin ürünü parti ve devamı partilerce politikalar değiştirilmiş bazen asker, bazen PKK kullanılarak izlenen köy boşaltma, batıya göç ettirme yoluyla toprak ağalığının yıkılması süreci ters tepmiştir. Gelişen bilgi iletişim teknoloji, batı ülkelerinin enerji dağıtım ve kaynaklarına egemen olma, SU havzalarını ele geçirme istekleri HES projeleriyle, Karadeniz sahil yoluyla, maden arama ruhsatlarıyla ortaya çıkmış durumdadır.

Türkiye dönem noktasındadır ve bizce halkımızın önünde belli başlı üç seçenek vardır.
1. Yol; Hırsızlığı, yolsuzluğu, ABD güdümlü politikaları benimseyip, yurttaşlar arasında kin ve nefret tohumlarının ekilmesini, baskı ve küfrü, ülke varlıklarının, topraklarının, madenlerinin yabancılara satılarak, borç alınarak zenginleşmeyi, Hakkın değil, güçlünün egemen olduğu yönetim anlayışı ve ülkeyi seçeceğiz,
2. Yol; kim ne yaparsa yapsın haklarını kullanmayan, görevlerini yapmayan nemelazımcı yurttaşların çoğunlukta olduğu ülkeyi seçeceğiz.
3. Yol; Yeniden yapılanarak, şeffaf, birlikte, hukukun üstünlüğünü savunarak, ulusal değerlere ve kimliğe sahip çıkarak, eşit yurttaşlık haklarının sözle değil, eylem ve uygulamalarla sağlayarak, kimsenin diğerinden üstün olmadığı, vatandaşlar arasında, görevi, yetkisi, konumu, ne olursa olsun ayrım ve ayrıcalığın yapılmadığı, hakça ve eşitçe paylaşımın esas olduğu, hak edenin haklarının korunduğu, bilim ve gelişmeyi hedef alan eğitimli, gelişmiş, inançların serbestçe yaşanabildiği, özgürlüklerin sınırsızlığının sadece diğer kişinin özgürlüğüyle sınırlanabileceği, insanın ve insanlığın merkezde olduğu ülkeyi seçeceğiz,

CHP’nin tarihinde Devlet kurma becerisi, kararlılığı, azmi ve yeteneği vardır. Aslında Türk Devriminin gerçekleşmesinde emeği geçen, şehit kanlarıyla sulanmış toprakları yurt edinen her yurttaş CHP’lidir. Doksan yıldır Devleti, yurttaşları koruyup, kollayan Parti CHP’dir. Yapısı hata yapmama üzerine kuruludur. Hata yaptığında halk kendisine çok ağır cezalar verir. Halkımız CHP’ye güvenir. CHP’siz demokrasi olmayacağını bilir. Çünkü çok partili düzene CHP kendisi geçmiştir. Kendisi her şeyiyle egemen olduğu 1954 seçimlerinde iktidarı teslim etmekten çekinmemiştir. Tarihi doğru okumak gerekir. Hangi güç o günlerde İsmet Paşa’ya karşı gelebilirdi? İsmet Paşa “temiz seçim istiyorum” demeseydi DP iktidar olabilir miydi? CHP işte bu gelenekten geliyor. Her fırsatta doğrudan veya dolaylı yollardan Atatürk ve devrimlerine karşı çıkanlar bugün iktidardadırlar. Bazen iki ayyaş derler, bazen bir gecede insanları cahil etti derler (sanki harf devrimi yapılınca okuma yazma unutuluyor), bazen olmayan dili varmış gibi gösterirler, bazen Türkçe yetersiz dil deyip aşağılayarak, öykündüklerin Arap dilini överler. Algı yönetmeyle, ülke yönetmek farklı kavramlardır. Aynen kılıçla zafer kazanabilirsiniz ancak kılıcın üzerine oturamadığınız gibi. Algı ile iktidar olursunuz da muktedir olamazsınız. DP, ANAP, AP gibi yüzde ellilerle iktidar olur, sonradan sıfıra inersiniz. CHP bu partilere benzemez. AKP’ye hiç benzemez.

Bugünkü CHP’nin Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun dürüstlüğünden, insancıllığından, demokratlığından hiçbir şüphemiz yoktur. Kendisinin Atatürk, Vladimir Lenin, De Gaulle, George Washinton, Mao Zedong, Sultan Süleyman gibi lider olmadığını biliyoruz. Ancak Kılıçdaroğlu’nun iyi bir insan, iyi bir yönetici olduğunu, yanındaki kişilerin en az yarısının da kendi görüntüsünü bozduğunu biliyoruz. O da bizim kusurumuz. Parti örgütünü yenileyemedik. Yenileştiremedik daha doğrusu bu yönde fırsat bulamadık. Ama her şeye rağmen diyoruz ki 90 yıllık geçmişi olan, bilgi, birikim deneyimleriyle ülkeyi karanlık günlerden aydınlığa barış içinde birlik ve beraberlik duygularıyla çıkarabilecek tek parti CHP’dir. CHP anlayışıdır, CHP zihniyetidir. 90 yıl önce ne demişsek, bugünde aynı ilke ve hedeflerle söylüyoruz.

CHP içinde konuşulmayacak, konuşulamayacak hiçbir konu yoktur. Her şeyi yeri geldiğinde, ortamında tartışır, konuşuruz. Elbette CHP Gezi olaylarında, Uludere’de, Reyhanlı’da ve diğer yerlerde katledilen yurttaşlarımızın yanında olacaktır. Elbette suçluların ortaya çıkarılması, yargılanması için T.C. Devletinin tüm kurumlarını göreve davet edecektir. Devlette ahlak yoktur. Devlette kin tutulmaz. Devlet suçluyu korumuz. Devletin kuralları vardır ve eşit şekilde, ayrım gözetmeksizin uygular, uygulaması gerekir. Yoksa Devlet ortadan kalkmış demektir. CHP’li olarak diyoruz ki Devlet suç işlemez. Devlet politikası başka şeydir, Devlet görevlilerinin eylemleri başka şey. Bu noktadan hareketle diyoruz ki; Dersim bölgesinde 1937-1938 yıllarında günümüzden baktığımızda katliam yapıldığını görüyoruz. Hiç kimse bunu yokmuş kabul edemez. Hiç kimse 600-700 yıldır sürdürülen feodalite düzenini 1937-1938’e sıkıştıramaz. Bugün farklı bir yapımı var? Yargısız ölen sayısı az olunca suç ortadan mı kalkıyor? Dersim katliamı sırasında hasta olan Atatürk’e de doğru bilgi verildiğine inanmıyoruz. Atatürk’e isyan var denildiğinde “isyanı bastırın” demesi kadar doğal bir emrin olamayacağına da inanıyoruz. Herhalde Atatürk veya hükümet üyeleri o dönemlerde gidin çocukları, yaşlıları da öldürün dememiştir. Tarihi gerçeklerin ortaya çıkarılması varsa suç ve suçluların bilinmesi için T.C: Devletinin kuruluşundan itibaren gizli meclis görüşmelerinin açıklanmasını, Meclis araştırma komisyonu kurulmasını istiyoruz. Mademki CHP suçlu alın size fırsat. Kurun komisyonları, açın arşivleri gerçeği millet öğrensin.

Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin iktidar olması demokrasinin tekrar raylarına oturması için fırsattır. İki dünya savaşı ile birlikte kurtuluş savaşını da yönetmiş kadroların geleneğinden gelen, genlerinde Devlet yönetme becerisi bulunan CHP’nin tekrar iktidar olması tam bağımsız, özgür Türkiye’nin tek, belki de son şansıdır. 31.12.2014

blog-image

İNSAN VE YURTTAŞ HAKLARI BİLDİRGESİ (3 Eylül 1791)

Taksim 1 Mayıs Meydanının 1 Mayısı kutlama gününde halka kapatılması / kapatılmak istenmesi; hukuka uygun olmayan baskıcı, insanlık dışı uygulamadır. Fransız yurttaşlarının 1791 yılında elde ettikleri özgürlük haklarını 21. yy’da T.C. yurttaşylarından esirgeleyenler ne yazıkki ülkeyi yönetmektedirler.
Üzülerek İNSAN VE YURTTAŞ HAKLARI BİLDİRGESİNİ tekrar anımsatıyoruz, T.C. yurttaşlarından bu hakları esirgeyenleri kınıyoruz.
Ulusal Meclis halinde toplanan Fransız halkı temsilcilerinin yayınladıkları FRANSIZ İNSAN VE YURTTAŞ HAKLARI BİLDİRGESİ:

Madde 1 İnsanlar, haklar bakımından özgür ve eşit doğar ve yaşarlar. Sosyal farklılıklar ancak ortak faydaya dayanabilir.

Madde 2 Her siyasal birleşmenin amacı. doğal ve zamanaşımı ile kaybedilmeyen haklarını korumaktır. Bunlar; özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnme hakkıdır.

Madde 3 Egemenliğin temeli, esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş, hiçbir kimse açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz.

Madde 4 Özgürlük başkalarına zarar vermeden istediğini yapabilmektir: Her bir insanın doğal haklarını kullanması da toplumun diğer üyelerinin de aynı hakları kullanmasını garanti altına alacak sınırlar içindedir. Bu sınırlar da sadece yasalarla belirlenebilir.

Madde 5 Yasa sadece topluma zarar verebilecek eylemleri yasaklar. Yasaların yasaklamadığı hiçbir şey engellenemez ve kimse yasanın emretmediği bir şeyi yapmaya da zorlanamaz.

Madde 6 Yasa genel iradenin ifadesidir. Bütün yurttaşlar bizzat veya temsilcileri aracılığıyla yasaların oluşturulmasına katılma hakkına sahiptir. Koruyan veya cezalandıran olarak yasa herkes için aynı olmalıdır. Bütün yurttaşlar yasalar önünde eşit olduğu için yeteneklerine uygun olarak ve özellikler ile yetenekleri konusunda ayrım görmeden, her türlü rütbe, mevkii ve göreve de eşit olarak getirilirler.

Madde 7 Yasanın belirlediği haller veya yasanın öngördüğü biçimin dışında başka bir yoldan hiç kimse suçlanamaz, yakalanamaz ve tutuklanamaz. Keyfi düzenlemeler yapılmasını isteyen, keyfi emirler veren, bunları uygulayan veya uygulanmasına izin verenler cezalandırılmalıdır. Ancak yasaya uymaya davet edilen veya yasalarca yakalanan her yurttaş yasalara itaat etmelidir. Yasalara karşı gelmek onu suçlu kılar.

Madde 8 Yasalar sadece kesin ve açık bir şekilde gerekliliği olan cezalar belirlemelidir ve hiç kimse suçun işlenmesinden önce ilan edilen ve gereği şekilde uygulanan yasalar dışındaki başka bir yasa nedeniyle cezalandırılamaz.

Madde 9 Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masum sayıldığı için; tutuklanması kaçınılmaz olduğunda, yani suçlu olduğu karar verildiğinde göreceği sertlik yasa tarafından ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır.

Madde 10 Hiç kimse, dışavurumu yasalarla oluşturulan düzene zarar vermediği sürece inançları nedeniyle sorumlu tutulamaz.

Madde 11 Düşüncelerin ve inançların serbestçe dışavurumu en değerli insan haklarından bir tanesidir. Her bir yurttaş yasaların belirlediği durumlarda bu özgürlüklerin kötüye kullanımından sorumlu olmak şartı ile bu ifadelerini özgürce konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilir.

Madde 12İnsan ve yurttaş haklarının garanti altına alınması resmi bir gücü gerektirmektedir. Bu güç herkesin yararı için oluşturulmuştur. Bu gücü kendilerine emanet edilenlerin özel çıkarları için oluşturulmamıştır.

Madde 13 Bu kamusal gücün ve yönetim görevlerinin devamlılığını sağlamak için genel bir vergi zorunludur. Bu vergilendirme bütün yurttaşların olanaklarına göre eşit ölçüde bölünmelidir.

Madde 14 Bütün yurttaşlar bizzat veya temsilcileri aracılığıyla verginin gerekliliğini belirleme, bunu serbestçe kabul etme, bu vergilerin kullanımını gözlemleme ve verginin miktarını, matrahını, tahsil şekli ve süresini belirleme hakkına sahiptir.

Madde 15 Toplum tüm kamu görevlilerinden, görevleriyle ilgili olarak hesap sorma hakkına sahiptir.

Madde 16 Hakların güven altına alınmadığı ve güçler ayrılığının belirlenmediği bir toplumun anayasası yoktur.

Madde 17 Mülkiyet dokunulmaz ve kutsal bir hak olduğu için, yasaların belirlediği kamusal gereklilik açıkça doğmadıkça ve meşru bir tazminat ödenmedikçe kimse bu haktan yoksun bırakılamaz.
(Not: bilgiler; AÖF ders kitaplarından ve wikipedia.org’dan yararlanılarak hazırlanmıştır.)

blog-image

CHP GENEL BAŞKANINA TBMM’SİNDE SALDIRILDI

08.04.2014 günü TBMM’sinde CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na fiziki saldırıda bulunuldu. Başta iktidar partisi olmak üzere siyasette nefret söylemlerinin propaganda aracı olarak kullanılması saldırıya açıklamak için yeterli olmaz. Her ne kadar nefret söylemleri toplumda ayrışmaya, kavgaya, kin ve nefrete neden olmakta ise de olayın olası sonuçları itibariyle değerlendirilmesi gerekir.
Yapılan saldırı sonucunda Sayın Genel Başkan uzunca bir süre konuşamaz duruma gelseydi parti içinde neler olurdu? Seçim sonuçları nasıl değerlendirilirdi? Sorumluluk kimin üzerinde kalırdı? Kimler olağanüstü kurultay isterdi? diye düşünmek gerekir.
Sayın CHP yöneticilerine ve kamuoyu önünde sormak istiyoruz; 25.04.2014 günü Ankara Altındağ’da Dörtyol-Samanpazarı arasında Şişli ve Beşiktaş belediyelerine ait otobüsler hangi partinin üyelerini, hangi amaçla taşıyordu? (Beşiktaş Belediyesinin araç plakası: 34 TF 6145). Bu partiye belediye otobüslerinin tahsisine kimler aracılık yaptı? İlişkileri kimler organize etti?
Sayın genel başkanımıza tekra geçmiş olsun diyor selam ve saygılarımızı sunuyoruz.
CHP TABAN HAREKETİ

blog-image

CHP’DE YEREL SEÇİM YENİLGİSİNİN SORUMLULARI!

30 Mart 2014 günü yapılan seçimlerde CHP bizce tartışmasız başarılı olamamıştır. Oyumuz arttı başarılıyız diyebilenlerin ve kendisini akıllı sananların halkla alay ettiklerinin ayırdın da olduklarını sanmıyoruz. Seçim sürecinde ve öncesinde gördüğümüz, bildiğimiz, duyduğumuz gerçekleri ve istemlerimizi ulaşabildiğimiz kadarıyla parti yöneticilerine ve karar verenlere bildirdik. İstemlerimiz, görüşlerimiz, önerilerimiz dikkate alınmadı. Partinin kurumsal kimliğinin üzerine çıkarak kişisel orun peşinde koşanlar, siyaseti geçim kaynağı haline getirmişlerdir. Bunlar dün de oluyordu bugün de. Statükoyu savunanlar, siyaseti meslek edinmişler, iktidarla imar işbirliği halindeki rantçılar, çıkarcılar ne yazık ki en küçük belde örgütünden, genel merkeze kadar egemenliklerini her alanda sürdürüyorlar. 2000 yıllarının siyaset aktörleri, banka hortumcularının, yetmez ama evetçilerin perde arkasından CHP adaylık sürecinde söz sahibi olması da ayrı bir tartışma konusu.
Sorumluluğun tamamını seçim sürecinde nerdeyse Genel Merkezden içeri bile girmeyen, günde 3-4 miting yaparak her yere gitmeye çalışan Sayın Genel Başkana yüklemek insafsızlıktan öte, küçük olsun bizim olsun anlayışının kara propagandasıdır.
Seçim sürecinde hepimiz gördük. İlçe ve il başkan ve yöneticileri örgütü çalışır halde tutma yerine, günde 2-3 kere kahvaltı yaparak başkan adaylarının peşinde dolaştılar. Belediye Meclis adaylarından 500 TL alarak parti okulu adı altında belediyecilik eğitimi verenler; topladıkları paraları sandık görevlilerinin eğitimine, sandık güvenliğine harcayamazlar mıydı?
Hukuka saygısı olmayan, demokrasiyi özümsememiş, bırakın insan hak ve özgürlüklerini, kendi parti üyelerinin bile hak ve özgürlüklerini savunamayanlar, korumayanlar ne yazık ki Partide söz sahibi olmaya devam ediyorlar. Seçim kazanılan yerlerde sanılmasın ki CHP çok iyi çalıştı. Mükemmel adaylar, nitelikli belediye meclis üyeleri gösterildi de o yüzden oylar arttı. Buralarda zaten CHP vardı ve çoğu insan tehlikenin farkında olduğu için, gidecek yerleri olmadığından CHP’yi tercih etti.
Yıllardır aynı müzik, aynı seçim propaganda yöntemlerinin kullanılmasının yanlışlığının görülmemesi üzücüdür. Bu durum halkın istemleriyle, sorunlarıyla uzak yönetim anlayışının kanıtıdır.
İvedi şekilde küçük kurultay toplanmalı, seçim sonuçları kurultayda masaya yatırılarak tartışılmalıdır. Yerel yönetimlerde ortak ilke ve çalışma yöntemleri belirlenerek; her üç ayda bir çalışma raporları partiye gönderilmeli ve gerekli değerlendirmeler yapılmalıdır. TBMM grup başkanlığı düzeyinde yerel yönetimler grup başkanlığı oluşturulmalıdır.
Bir sonraki seçimlerde başarılı olabilmek içinde bugünden çalışmaya başlanmalıdır. En kısa sürede parti üye yapısı güncellenmeli, iletişim, meslek ve eğitim belgeleriyle birlikte partiye başvuruda bulunanların üyelikleri yenilenmelidir.
Partinin tabandan tavana yeniden yapılanması, politikalarının bilgi iletişim çağının gereklerine uygun olarak yeniden belirlenebilmesi için kesinlikle seçim yenilgisinin yaşandığı yerlerdeki il ve ilçe yöneticileri ile başta adayları belirleyenler, MYK ve PM üyelerinin tamamı istifa etmelidir. Çağdaş, katılımcı demokrasilerde onursuzca görevden alma yerine onurluca tavır sergileyerek istifa edilmesinin etik davranış olacağını anımsatıyoruz.
Saygılarımızla, 05.04.2014
CHP TABAN HAREKETİ

WordPress gururla sunar | Tema: Spicethemes tarafından geliştirilen Spiko