blog-image

30 MART YEREL SEÇİMLERİNİN GALİBİ!

30 Mart 2014 yerel seçimlerinin galibi olarak sandıkların % 65’inin açıklandığı saatlerde AKP ilan edildi. Tüm dünyanın kullandığ sosyal medyanın yasaklandığı, oy sayımları sırasında yurttaşların içeriye alınmadığı, elektriklerin kesildiği seçimleri hep birlikte yaşadık.
AKP Genel Başkanı aynı zamanda Başbakanı oğlu Bilal Erdoğan, Eşi Emine Erdoğan olduğu halde binlerce partiliye hitap etti.

blog-image

Seçimlerde oyuna sahip çık.

30 Mart 2014 tarihinde tüm yurttaşlarımızın seçim sonuçlarını denetlemeleri ve belirledikleri hataları iletmelerini sağlamak üzere “CHP Sandık Takip Sistemi” (sts.chp.org.tr) geliştirilmiştir.
30 Mart 2014 günü başta oy kullandığınız sandık olmak üzere sonucunu alabildiğiniz tüm sandık sonuçlarını not ediniz veya mümkünse fotoğrafını çekiniz. Sandıkların açılmasından itibaren 48 saat içinde sts.chp.org.tr adresine girerek YSK tarafından açıklanan sonuçlarla karşılaştırınız. Hata ve hileleri ister partinize veya YSK’na bildiriniz.
Sandık sonuçları ile YSK tarafından açıklanan sonuçların karşılaştırılması her türlü hilenin yapılmasını önleyecektir.
Lütfen oylarımızı kullanalım, ulaşabildiğimiz herkese telefon, ileti yöntemi ile oylarını kullanmalarını önerelim.
CHP TABAN HAREKETİ
www.chptabanhareketi.com
admin@chptabanhareketi.com

blog-image

KİRLİ SAVAŞA HAYIR

Cumhuriyet tarihinin en kirli, en düzeysiz, en ilkesiz seçim sürecini demokrasiyi özümsememiş, hukuku yok sayan yasakçı zihniyetler aracılığıyla yaşıyoruz. 3-4 kişi oturmuş ülkeyi savaşa sokarak kan ve kin söylemleriyle seçim kazanmak istiyor.
Türkiye’nin dış politikasının omurgası Cumhuriyeti kuranlarca 1) Toprak bütünlüğünün korunması, 2) Karşılıklı çıkar, 3) Yurtta ve Dünyada barış olarak belirlenmiştir.
Kendi harami düzenlerinin ve iktidarlarının devamı için ülkeyi karanlık günlere taşımaya çalışanlar, demokrasiyi, özgürlükleri askıya alanlar sivil-asker işbirliğiyle örneği görülmemiş darbe girişimi içindedirler.
Uluslar dünyasında saygın yerimiz eşitliği, özgürlükleri savunarak, hukukun üstünlüğünü kabul ederek, demokrasiyi hakim kılarak, çalmadan, yalan söylemeden kazanılacaktır.
Yıllarca ne yaşanan / yaşatılan etnik, inançsal savaşı, ne de komşularla savaşı doğru bulmuyor ve savaş bezirganlarının demokratik yollarla gönderilmesini, görevlilerin görevlerini yapmasını istiyoruz.
28.03.2014
CHP TABAN HAREKETİ

09/05/2015

17 ARALIK SORUŞTURMASININ KRONOLOJİK BİLGİ NOTU

1. 12.02.2007 tarihinde, Kapıkule Sınır Kapısı’ndan yurtdışına çıkış yapmak isteyen bir tırda 202 kg eroin ele geçiriliyor. Bu olayla ilgili olarak;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2007/1258 sayılı soruşturma dosyası üzerinden alınan mahkeme kararına istinaden Edirne Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğü’nün yaptığı “iletişimin tespitine” göre; değişik gerçek ve tüzel kişiler arasında kaynağı belli olmayan yüksek meblağda paraların uluslararası transferinin yapıldığı, bu transfere Abdullah (Happani) isimli Durak Döviz çalışanının aracılık ettiği tespit ediliyor (Durak Döviz Rıza Sarrafın para transferlerinde kullandığı firmadır).

2. MASAK’ın 10.06.2008 tarih ve 6517 sayılı yazısı ekinde Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen Bankalar Yeminli Murakıbı Mehmet Tahir Özsoy tarafından hazırlanan 13.05.2008 tarih ve R-61 sayılı “ATİK-İŞCEN” rumuzlu “aklama-inceleme” raporu Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 08.10.2008 tarihli yazısıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne gönderilerek, Mehmet Happani ve Abdurrahman İşcen’in ortak oldukları bazı kuyumculuk ve döviz şirketlerinin kara para aklama konusuyla ilgili soruşturulması isteniyor.
MASAK’ın söz konusu raporunda “şüpheli para hareketlerinin miktar ve sıklığı dikkate alındığında bu işlemleri gerçekleştiren kişilerin polisiye takip ve uygun görülecek diğer usullerle Türkiye çapındaki faaliyetlerinin izlenmesinin uygun olacağı” belirtiliyor.
3. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü’ne 07.05.2010 tarih ve 6484 sayılı epostayla yapılan ihbarda; Rıza Sarrafın İstanbul Kapalıçarşı’da bulunan Durak Döviz isimli işyerini kullanarak milyonlarca doları Türkiye’ye soktuğu belirtiliyor, bu ihbar İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlar Şube Müdürlüğü’ne intikal ettiriliyor.

4. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı 06.06.2011 tarih ve 298907 sayılı yazısı ekinde “Happani Grubu Değerlendirme Raporu” İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne gönderilerek Rıza Sarrafa ait olan Royal Holding A.Ş.’nin alt firması Durak Döviz A.Ş. Tural Ltd. Şti. ve Pırlanta Ltd. Şti.’nin İran ve Dubai’ye külçe altın ihracatı ve İran bağlantılı ticari işlem kaynaklı paraların giriş çıkışıyla ilgili olarak “suçtan kaynaklanan mal varlığını aklama” suçunun işlenmiş olabileceği bu raporda değerlendiriliyor.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne 18.07.2012 tarihinde gönderilen faks ihbarında; Rıza Sarraf ve Abdullah Happani isimli kişilerin İran ve Kuzey Irak üzerinden getirdikleri kaynağı belirsiz paraları Durak Döviz, Atlas Döviz, Royal Denizcilik, Safir Altın, Hicran Kuyumculuk, Atanur Kuyumculuk, Mümtaz Kuyumculuk ve Dimet Kuyumculuk firmalarını aracı kılarak para akladıkları, bu paraların uyuşturucu ve kaçakçılık kaynaklı olabileceği, Turgut Happani’nin Rıza Sarrafın kuryesi ve şoförü olduğu ve bu kişinin Rusya’da 150 milyon dolar para ile yakalandığı ihbar ediliyor (21.12.2010 tarihinde İstanbul’dan Moskova’ya giden uçakta üçü Azerbaycan biri İran yurttaşı 4 kişinin bavul ve sırt çantalarında 14.5 milyon dolar ve 4 milyon avro ele geçiriliyor. Rus makamları konuyla ilgili soruşturma başlatıyor).
Yukarıda 4 maddede belirtilen ihbar ve yazılar, MASAK raporları, bu konuyla ilgili basında çıkan haberler İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından 13.09.2012 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilerek 2012/120653 sayılı soruşturma dosyasına kaydediliyor ve şüphelilerin iletişimlerinin tespiti ve teknik takip için İstanbul 5. Sulh Ceza Mahkemesi’nden 17.09.2012 tarih ve 2012/561 sayılı teknik takip ve iletişimin tespiti kararı alınıyor.

Bu karara istinaden yapılan iletişimin tespiti ve teknik takibinde, Rıza Sarrafın yanında çalışan İçişleri Eski Bakanı Muammer Güler’in yakın akrabası (kaynının oğlu ?) Rüçhan Bayar, yine Rıza Sarrafın yanında danışman gibi gösterilen Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Ekonomi Eski Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan yine Bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Halk Bankası Genel Müdürü ve birçok bürokratın Rıza Sarraf ile rüşvet ilişkisi içinde oldukları tespit ediliyor. Soruşturmanın son aşamasında Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in kendilerinin takip edildiğinden şüphelenerek durumu babası dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’e bildirmesi ve Muammer Güler’in talimatıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü ekiplerinin konuyu soruşturan İstanbul Mali Suçlar Şube Müdürlüğü ekiplerini takip etmesi üzerine soruşturmanın daha fazla ilerlemesi halinde sekteye uğrayabileceği düşüncesiyle 17 Aralık 2013 tarihinde operasyon düzenleniyor.
Ali ÖZGÜNDÜZ İstanbul Milletvekili

09/05/2015

AKP 12 YILDA NELER YAPTI?

1) KENDİ SİLAHLI KUVVETLERİNİ YOK ETTİ
Sahte dijital delillerle Ordunun komuta kademesi yok edildi. Davaların “savcısı” olanlar dahil bugün herkes kumpas olduğunu söylüyor. Aslında bir siyaset yok ediliyordu. Bağımsız olarak kırmızıçizgileri olan siyaset. Transfer edilen siyaset nelere karşı çıkıyordu?
a) Irak’ta bağımsız bir devletin kurulmasına.
b) AB müzakereleri ile paralel olarak müzakere ve sonunda referandumla adanın federasyon yönetim şekline dönüştürülmesine, ki KKTC’yi bağımsız olarak tanıyan devlet olarak büyük bir geri adımdır bu.
c)3 tarafı denizlerle çevrili Türkiye’nin Ege’de Yunanistan, Akdeniz’de Rum kesimi ve Karadeniz’de haklarının savunulmamasına karşıydılar.
Bu siyaset de BOP düzenin kurulabilmesine engel olacaktı. Henri Barkey 2003 yılında, “TSK Irak’a bağımsız girmekte ısrarcı. Bu, ABD çıkarlarına felâket olur” diyerek dile getirmiştir bunu. Hal böyleyken BOP Eşbaşkanlarının görevi BOP’u “felâkete” uğratacak tehditleri ortadan kaldırmakmış demekki. Öcalan da 2005’ te “TSK’ da bir kesim tasfiye edilecek, kesin. Ama nereye kadar gidecek belli değil” dedikten sonra ÖYM’lerin kurulması PKK’nın hapisteki liderlerinden Şemdin Sakık’ın gizli tanık yapılmış olması da anlamlı tabi.
Elbette bunun siyasi, hukuki sonuçlarına da katlanmalılar. Bu bedel ödetilmeli ki bir daha kimse ülkeye, millete bu kadar kolay kumpas kuramasın.

2)ADALETİ YOK ETTİ
AKP, 2010 referandumuna giderken ne diyordu? Daha fazla özgürlük. Kimsenin hayır diyemeyeceği pek çok maddenin arasına asıl amaçlanan HSYK’nın yapısını değiştirerek tamamıyla hükümete bağlayacak düzenleme maddesi konuşulmadı hiç. Konuşmak isteyene sen özgürlüklere karşı mısın, Yargı daha bağımsız olacak deniyordu. Başbakan, “Bir hap gibi sunduk” demişti. Bu gün gördük ki millete hapı yutturmuşlar gerçekten.
a)Referandumdan sonra yüzyılın soygunu denilen DenizFeneri yolsuzluğunun üzeri kapatıldı. Savcıları görevden alındı.
b)Teğmen Çelebi telefonuna emniyette yüklenen numaralar yüzünden 32 ay hapis yattı. Hangi polislerin bunu yaptığı bilinmesine rağmen bir gelişme yok.
c) Bir çok gazeteciler, yazarlar, aydınlar, bilimadamları tutuklandı. Henüz yayınlanmamış kitap yüzünden Ahmet Şık tutuklandı.
Gelinen noktada Meclis Başkanı Cemil Çiçek dahi 138. maddenin öldüğünü yani yargı bağımsızlığının ortadan kalktığını söyledi. Hani özgürlükler artıyordu, hani ileri demokrasiydi? Yargıya, hukuka güveni de sıfırladılar.

3)EKONOMİYİ ÇÖKERTTİ
2002’ de tüm Cumhuriyet tarihimiz boyunca borcumuz 130 milyar dolardı.2013 yılında borcumuz 337 milyar dolar oldu. IMF’e borcumuzu bitirdik diyerek yine kandırdılar. Bir bankaya olan borcunu kapatıyorsunuz ama birden fazla bankadan daha fazla borç alıyorsunuz. Borcunuz bitmiş mi oluyor? Durum budur. Üstelik elimizde hiç bir şey kalmamacasına her şeyi de satmışken. Açığımız sürekli artıyor. Bu mu istikrarlı ekonomi, bu mu uçtuklarını söyledikleri ekonomi?

4) GÜNEYDOĞUYU PKK’YA TESLİM ETTİ
Sürekli oyaladılar milleti. Meğer amaçları başkaymış. Karakollar basılırken önce misliyle cevap vereceğiz dediler. Sonra sözde ABD-Irak(Barzani) ile terörle mücadele komisyonu kurdular. Meğer Oslo’ da müzakere masasını kurmuşlar. Habur’da seyyar mahkeme kurdular teröristler için. Gelenler teröristti ama otobüs üzerinde şovla dolaştırıldılar. Müzakere masasına oturduklarından beri askere, polise operasyon yaptırmadılar. Oslo mutabakatının gereği olarak. Oslo’da MİT müsteşarı Afet Güneş, “Sizi rahatsız eden, vali, komutan, subay falan var mı? Söyleyin gereğini yaparız” diyordu. Yaptılar işte. Terörle gerçekten mücadele etmiş komutan ve subayları kumpasla içeri attılar.
1998 de mecliste, “Terör bitmiştir, liderinin siyasi lider yapılmasına izin verilmemelidir” diyen Abdullah Gül, bu defa Cumhurbaşkanı olarak 2010’da, “Biz çözemezsek gelir başkaları çözer” dedi. Kim bu başkaları? Oslo’da, “Mecliste yasa yapılacağı zaman Öcalan’ın da fikirleri alınacaktır” diyen koordinatör ülke mi? İlginçtir, Bülent Arınç’ da,” Öcalan’ın fikirleri alınır, bir anlam çıkartılır, ona göre hareket edilir” demiştir. Geldiğimiz nokta, bitmiş olan PKK semirtilmesi, hem taban hem eğitim, silah anlamında daha geniş imkânlar elde etmesi, açıktan tehdit edebilmesidir. AKP’nin sayesinde. Çözüm bu mu? Ülkeyi bölmek mi çözüm?

5)ÖZGÜRLÜKLERİ YOK ETTİ
Alkolü akşama belli bir saate yasaklamaları üzerine tepki gösterilince, “İki ayyaşın yaptığı yasa muteber de bizim yaptığımıza neden karşı çıkılıyor” dedi. Teketek programında da önce “İçki içen herkes alkoliktir”, Fatih Altaylı, ama içki içen ve AKP’ye oy verenler de var diye uyarınca, “Zaten onlar alkolik değil” deyiverdi. İşte böylesine her şeyi işine geldiği gibi kullanıyor. İnsanların kılık kıyafetlerini sürekli siyaset malzemesi yaptılar, Kutuplaştırma falan umurlarında değil, yeter ki iktidar kalsınlar. “Sizi tasmalarınızdan ben kurtardım” diyerek medya, basına yaptığı baskıyı açıkça ifade etti. Zaten ortaya saçılan kayıtlarda medyaya bizzat müdahale ettiği açıkça görülüyor. İstediğini aldırıyor, istediğini bir alo da işten kovduruyor. Hazırlanan MİT yasasıyla herkesin özel hayatı tehdit altında. Herkes izlenebilecek, fişlenecek ve hiç bir soruşturma yapılamayacak.

6) AHLAKI YOK ETTİ
Manevi değerlerimizin içini öylesine boşalttılar ki artık hırsızlığı meşrulaştırdılar. Deniz Feneri hırsızlığının üzerini kapattılar. 17 Aralık yolsuzluk operasyonuyla ortaya daha büyük yolsuzluk, rüşvet, kaçakçılık, karapara aklama suçları ortaya saçıldı. Deniz Feneri yüzyılın soygunuydu çıraklık döneminde gerçekleştirdiler. 17 Aralık, bin yılın soygunu ustalık döneminde gerçekleştirdiler. Yürütme gerçekten ustalık dönemiymiş.

7)ATATÜRK VE CUMHURİYETİ UNUTTURMAYA ÇALIŞTI
Milli bayramları kutlamak neredeyse imkânsız, artık halk bile kutlayamıyor istediği gibi. Sürekli Atatürk ve cumhuriyetin ilk yıllarını suçladı, aşağıladı. O dönemde camiler yıkıldı diyerek Atatürk’ü ce Cumhuriyetin ilk yıllarındaki yönetimi din, cami düşmanı gibi gösterdiler. Oysa Menderes döneminde sadece İstanbul’da 60 dan fazla cami yıkıldı. Yine yol için. Kimsenin bundan bahsettiği yok. Erdoğan döneminde de pek çok cami yol için yıkıldı, AVM yapılmak için satıldı. İlk defa Erdoğan’ın mitingi için ezan susturuldu. Bu ülkede savaş zamanları bile ezan susmadı, senin programın yetişsin diye Ezan’ı susturacaksın sonra İnönü’ye din düşmanı diyeceksin. Hadi ordan!

8) SAHTEKARLIĞI NORMAL BİR DEVLET UYGULAMASI HALİNE GETİRDİ
Sahtekârlık maşallah her yerde. Üniversite sınavı soruları çalındı, SEÇSİZ seçim sisteminin üzerinde ciddi şüpheler giderilemedi. Kamu İhale Yasasının 164 kez değişmesi burada da büyük yolsuzluklar yapıldığını gösteriyor. Zaten ortaya çıkan kayıtlarda da açık bu. Sahtelik yapılmayan, fesat karıştırılmayan bir yer kaldı mı diye sorsak daha iyi olacak galiba.

9)TARIM VE HAYVANCILIĞI ÇÖKERTTİ
AB ülkeleri tarımlarını desteklerken biz de tam bir çökertme siyaseti uygulandı. ABD de tarıma verilen destek ortalama %43 iken bizde bu %2.5-3 aralığında oldu. Eskiden kendi kendine yeten bir ülkeyken tarımda dışa bağımlılığımız gıda arzında tehdit boyutuna geldi. Bunu ben söylemiyorum Tarım Bakanlığının raporu söylüyor. Durum vahim. Hem çiftçiyi öldürdüler hem de utanmadan bir de feryad eden çiftçiye kızıyorlar, aşağılıyorlar. Ananı da al git diyorlar, gözünüzü toprak doyursun diyorlar. Sözde bir de milletin hizmetkârları! Bu nasıl hizmetkârlık?

10)MİLLİ EĞİTİMİ ÇÖKERTTİ
Milli Eğitim siyasetini de yap boza çevirdiler. Bu kadar sık değişen bir eğitim politikasıyla gelecek için nasıl beyinler yetiştirmeyi düşünüyorsunuz?

11)SAĞLIK SİSTEMİNİ ÇÖKERTTİ
Hastanelerde kuyruk yokmuş artık. İnsanlar randevu sistemiyle evde bekliyorlar. Randevu alabildiklerinde yine de sıra bekliyorlar. Bir taraftan katkı payları adı altında sağlık özelleşirken diğer tarafta kanser hastaları ilaçlarını bulamaz hale geldi.

12)TÜRKİYE KOMŞULARIYLA DÜŞMAN HALİNE GETİRİLDİ
Davutoğlu, sıfır sorunlu politika diye geldi. Ülkeyi tam bir stratejik felakete sürükledi. Pek çok komşumuzla önce yakın dostluğa girdiler, vizeleri kaldırdılar, sonra bir anda düşman oldular. Şimdi ülkemiz teröre destek veren ülkeler arasında anılıyor. Bu kimin eseri? Başbakan İran’da bir gün bekletildi, Enerji Bakanının uçağına Irak’a iniş izni verilmedi. Gazze’ye gidemedi. Başımıza geçirilen çuval travma şeklinde hala akıllarda. Beyzbol sopası? Parmakla çağırılan oldunuz. Tüm bunlar olurken büyük bir illizyonla bölge gücü, dünya lideri gibi gösteriyorsunuz kendinizi. Bir dünya liderinin göstereceği tepkilerin hiç birini göstermediniz. Ülke onurumuz sürekli aşağılandı AKP döneminde.

13)CUMHURİYETİN BÜTÜN ESERLERİNİ SATTI
Bir taraftan cumhuriyet dönemine her türlü hakareti, aşağılamayı yaparken diğer taraftan cumhuriyetin 80 yılda binbir güçlükle elde ettiği tüm varlıklarımızı haraç mezat sattılar. Hani elimizde bir tek camilerimiz kaldı dedirtecek şekilde ama onları da yola, AVM’ye veriyorlar.

WordPress gururla sunar | Tema: Spicethemes tarafından geliştirilen Spiko