Yer altı ve yerüstü kaynaklarının tamamı Devletin, yani halkındır. Kendi arazinizin altındaki madenleri Devletten işletme ruhsatı almadan işletemez, satamazsınız. Her şeyimizde olduğu gibi sipariş usulü yapılan yasalarla ulusal yer altı ve yer üstü kaynaklarımız, sularımız adeta kapanın elinde kalmakta, denetimi, işletilmesi ahbap çavuş, eş dost ekonomi düzeni içinde yapılmaktadır. Madenciliğimizin öncü kuruluşu Etibank 1935 yılında kurulmuş, 1998 yılında Dinç Bilgin ve Cavit Çağlar’a satılmıştır. Bugün Etibank sadece bor madeni işletir durumdadır. Zamanında alınan işletme ruhsatları alınır, satılır hale gelmiştir. Zonguldak-Gümüşhane bölgesindeki kömür rezervleri Türkiye’nin tüm enerjisini 120 yıl karşılayabilecek miktarda olduğu kamuoyunca bilinmemektedir. Sondaj, araştırma, yatırım, ekipman, maden sahalarının işletilir hale gelmesinden sonra rödovans sözleşmeleriyle kamu kaynaklarının siyasetçi aracılığıyla peşkeş çekilmesi şeklindeki soygun sürmektedir. Demokrat Parti – Adalet Partisi – Milliyetçi Cephe Hükümetleri – Anavatan Partisi ve bugünkü AKP hemen hemen aynı politikaları izlemişlerdir. Gün olmuş istihdam alanı olarak kullanılmış, gün olmuş maliyetleri şişirilerek veya üretilenler ucuz satılarak kaynakları çalınmış, gün olmuş rödovans sahaları siyasetçilerin yancılarına peşkeş çekilmiş, gün olmuş ruhsat sahaları el altından satılmış, gün olmuş kaynakları kullanılmış, gün olmuş siyasetçiler ve yakınlarının makam odaları haline getirilmiştir. Bugüne kadar madenler hiç şeffaflaşmamış, verimli kullanılmamış, yıllarca sanayi ürünü ihracatı yapıyoruz diye işlenmemiş ham madenler yurt dışına ucuza satılmış, işlenmiş ürünler aynı şahıslarla tekrar geri alınmıştır.
Uranyum, toryum, trona, bakır, kurşun, çinko, kadmiyum, demir, krom, boksit, vanadyum, antimuan, tungsten, molibden, nikel, kalay, altın, gümüş bor, trona, sodyum sülfat, tuz , stronsiyum mineralleri, kaolen, seramik killeri, refrakter, killeriy, wollastonit, magnezit, disten, Aandaluzit, sillimanit, olivin, kuvars, kuvarsit, kuvars kumu, döküm kumu, mermer, alçıtaşı, kireç, perlit, pomza, Vermikülit. alunit, nadir toprak elementleri , serpiyolit, grafit, barit, talk, zeolit , diatomit, bentonit, florit, kıymetli taşlar, ssbest, titanyum, zirkonyumy, hafniyum, lityum , mika, jeotermal enerji , nükleer enerji hammaddeleri, kömür madenlerini kimler işletir, kimler kimlere satar, ne kadar vergi verilir, ne kadar istihdam sağlar, yurt içi hasılaya ne kadar katkıda bulunur bilen var mı?
2014 Türkiye’sinde her yerde kaçak sigara, korsan taksi, kaçak işçi, kaçak yapı, kaçak elektrik, kaçak yolcu vs. görmek olağan halde iken en sonunda kaza ve işçi ölümü sonucunda Zonguldak’ta kaçak kömür madeni işletmesinin olduğunu da duyduk.
Özelleştirilen ve Soma Holding tarafından işletilen SOMA kömür maden ocağında 13 Mayıs 2014 günü meydana gelen iş kazası vicdanı olan her insanı üzdü. Ölenlere rahmet, ailelerini, yakınlarına ve tüm ulusumuza başsağlığı diliyoruz.
Resmi açıklamalarda birinci günü 17 olarak açıklanan vefat eden işçi sayısı 4. Günün sonunda 292’ye yükseldi. (en son vefat eden kişi sayısı 301 olarak açıklandı ve aramalar sonlandırıldı) Kartla giriş çıkış yapılan maden ocağında 4. Gün itibariyle kaç kişinin çalıştığı, kaç kişinin vefat ettiği, kaç kişinin ocakta kaldığı konusunda bilgi verilmemesi, maden işleticisi / sahibi firmanın AFAT’a bilgileri verdik, gidin onlardan öğrenin demesi, ocağı işletenler ile denetleyen Devletin olaya bakış açısını, niyetlerini ortaya koymuştur. Dün olduğu gibi bugünde çalışanımız, emek harcayanımız ne yazık ki hak ettiği sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmişliğe erişememiştir. İnsanı köleleştiren taşeronluk sistemi emek sömürüsüdür, emek ticaretidir. İnsanın satılmasıdır. Kimse bunu verimlilikle açıklayamaz. Belediyelerdeki temizlik işçisinden, otobüs şoföründen, fabrikalarda üretim yapandan, maden işletmelerine kadar her yerde işçiler -emek- asgari ücret sistemi ve taşeronluk uygulamalarıyla sömürülmektedir. İş güvencesinin kaldırılması, kısa süreli çalışma sözleşmelerinin adeta sisteme dönüşmesi, iş sağlığı ve güvenliğinin yasak savmanın ötesine geçmemesi ülkenin gelişmesi ve kalkınması önündeki en büyük engel haline gelmiştir. Merdiven altı ve kayıt dışı ekonomi yasal çalışanları zora sokmakta, emek sömürüsü insanlık dışı uygulamaların artmasına neden olmaktadır. Vergi ve sigorta primleriyle de Devlet adeta işçi ve işverenleri cezalandırır konuma gelmiştir. Kesin sayısı bilinmeyen Afrikalı, Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı, Gürcistanlı, Ukraynalılar başta olmak üzere birçok ülkeden gelen ve inşaat, maden ve tekstil sektörlerinde kaçak çalışanlar çalışma iş barışını bozmaktadır. Zaten ülkemiz insanı da Afrikalı, Suriyeli mülteci durumuna düşmüştür.
Vatandaşın haklı istem ve tepkilerine duyarsız kalan Hükümet, zor kullanarak yurttaşı sindirmeye, korkutmaya çalışmakta, emniyet güçleriyle halkı karşı karşıya getirmeye adeta çaba harcamaktadır. Soma’da madenden yaralı çıkan işçimizin ambulansta çarşaf kirlenmesin diye ayakkabısını çıkarmaya çalışması yurttaşlığın yanında insanlık dersidir de. Devleti yönetirken Devleti soyanların yanında saati 5 (beş) TL’ye çalışarak ailesini geçindirmeye çalışanların hassasiyeti ibretliktir.
Soma’daki katliam gibi facia kaza değildir. Dünde bu duyarsızlık, boş vermişlik, kadercilik vardı, bugün olduğu gibi yarında olacaktır. Bilim ve aklı yok sayarak sadece ve sadece yakınına, yanındakine yani yandaşına kamu kaynaklarını aktarmaya çalışanlar olduğu sürece bunları görüp, duyup, yaşayacağız.
İnsanı merkeze alan, hak ve özgürlükleri öncelikli kılan, hukukun üstünlüğünü savunan, bilim ve aklı rehber edinen nesiller yetiştiremediğimiz sürece kaderimize razı olacak, doğruları söylediğimizde birileri tarafından tekmelenecek, azarlanacak, kimlikler sorgulanacak ve cezalandırılacağız. Devleti yönetenler, Cuma hutbeleriyle iş sağlığı ve güvenliği konusunda hiçbir eğitim ve bilgisi olmyan imimlar aracılığıyla halkı kandırmaya devam edecek, kader diyerek kendilerini sorumluluktan kurtarmaya çalışacaklardır. Psikolojik travma yaşayan acılı ailelerin dini telkinden çok psikolojik desteğe ihtiyaçları olduğunu ne zaman öğreneceğiz?
Facia gerçekleşeli 4 gün oldu, 292 (güncel son vefat: 301) ölü sayısına ulaşıldı, daha fazla olmasından korkuluyor, ne yazık ki sorumluluk üstlenen bir tane siyasetçi ortaya çıkmadı, bir tane kamu görevlisi sorumlu tutulmadı, bir tane işletme sorumlusu, yöneticisi, sahibi Savcılığa çağrılmadı. Tek yapılan Devlet gücünü kullanarak işçileri susturmak, işten atarız tehditleriyle konuşmalarını önlemek. Acılı ailelere bile hoşgörüyle yaklaşamayan, gaz sıkan, tekme atan, susturmaya çalışanların emeğin hakkının yanında olabileceğini düşünmek saflık olacaktır. Enerji Bakanının açıklamaları da haber muhabirliği boyutundan öte gitmemektedir.
Soma’daki katliamla ve benzer olaylarla ilgili olarak diyoruz ki;
1- Öncelikle insan haklarının savunulabilmesi, sorumluların en ağır şekilde cezalandırılmaları için açılacak maddi-manevi tazminatlarda yargı harçları binde 68,31’den binde bire (1) indirilsin,
2- Tüm madenlerde çalışanların hakları hukuki güvence altına alınsın. İş kazası olan işyerlerinden yasayla belirlenecek haller dışında en az 5 yıl süreyle işçi çıkarılması engellensin,
3- İş sağlığı ve güvenliği konusunda öncelikle eğitim çalışmaları yapılsın, ücretsiz sertifika kursları düzenlensin, sertifikasız işçi çalıştırılmasın,
4- İşverenlerin malları işçi ücretlerinin teminatı olsun,
5- İş sağlığı ve güvenliği konusundaki İLO sözleşmeleri işler hale getirilsin.
6- Tehlikeli iş yerlerinde Devletin yanında bağımsız denetim kuruluşları da (Ücreti Devlet tarafından ödenmek koşuluyla) denetlesin,
7- Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar için kişisel sorumluluk getirilsin,
8- Hak ve özgürlüklerin kullanılması konusundaki yasal engeller kaldırılsın.
9- Hükümet yetkililerince Soma’da hayatını kaybeden işçi kardeşlerimize Şehit denildi. Kendilerine aynen katılıyor, Ölenlere ŞEHİT, kalanlara ise GAZİ haklarının verilmesini talep ediyoruz.
16.05.2014
CHP TABAN HAREKETİ.